Mescitte Kıble Ne Tarafta? Bir Yön Bulma Macerası
İzmir’de yaşıyorum, 25 yaşındayım ve normalde arkadaşlarım arasında her fırsatta espri yapmayı seven biriyim. Hani, bazen kafamda ciddi ciddi derin düşünceler dönse de, dışarıdan bakıldığında “bu çocuk hiç ciddi olamaz” diye düşünülür. Ama bir şeyi fark ettim; gündelik hayat bazen o kadar garip olabiliyor ki, kıbleyi bulmaktan bir türlü emin olamıyorsun. Hadi gelin, o klasik soruyu beraber cevaplayalım: Mescitte kıble ne tarafta?
Kıbleyi Ararken Kendini Kaybetmek
Geçen hafta camiye gittim. Evet, doğru duydunuz, camiye gittim. Hem de yalnız. Çünkü o gün, “Ya bir gidip namaz kılalım, belki ruhumuzu dinlendiririz” dedim. Aslında biraz da içimde “Hadi ya, sen hiç camiye gitmedin, bak bakalım nasıl bir yer burası?” merakı vardı. Neyse, camiye girmeme kadar her şey normaldi. Fakat bir noktada, insan bir türlü Mescitte kıble ne tarafta sorusuna doğru cevabı bulamıyor.
Biliyorsunuz, kıbleyi bulmak gerçekten önemli. Yani, namaz kılarken yanlış yöne doğru durmak, o kadar da hoş bir durum değil. Ama orada, o kadar ciddi bir ortam varken, birden “Acaba nereye bakmalıyım?” diye düşünmeye başladım.
Bunu başıma nasıl getirdim? Hadi birlikte düşünelim:
Ben camide ilk adımımı attım. Sağa bak, sola bak… “Yani, ne tarafta olabilir ki? İçeri girdiğimde sağda mı, solda mı?” diye kafamda dönen düşüncelerle dolanıp duruyorum. O sırada önümdeki amca, kafasını çevirdi, gözlerim amcaya kilitlendi. Aradım, bulamadım. Ne tarafta kıble? Bilemiyorum! Evet, kabul ediyorum, bir insan bu kadar basit bir konuda neden bu kadar kararsız olur, bilmiyorum ama işte tam da o noktadayım.
Biraz endişeyle namaz kılmaya başlamadan önce caminin her köşesini incelemeye çalıştım. Birkaç saniye sonra, namazı kılmak üzere olduğumu fark ettim ve birden de kendime “Şimdi, kıble ne tarafta?!” diye sordum. O an gerildim tabii.
İç Ses: “Hadi Bakalım, Yine Aynı Yere Geldik”
Yine de içimde bir ses vardı, diyor ki:
“Sen ciddi misin? Hadi gel, bir kez daha bak, göreceksin ki kıble sağda değil, solda!”
Bunu söyledim ve dedim ki “Bunu çözmeden çıkmam, tamam mı?” Kıbleyi bulmadıkça buradan çıkamayacağımı düşünmeye başladım.
Tabii ki namazı kılmadan önce, en önemli şey kıbleyi bulmaktı. Nereye bakacağımı çözmek, gerçekten camide daha huzurlu hissetmemi sağladı. Yavaşça dönüp, caminin girişine bakarak “İşte! Kıble burada!” dedim ve rahat bir nefes aldım. Aslında bildiğimiz bir şey olsa da, mescitte kıbleyi bulmak, bazen insanı başka düşüncelere itebiliyor.
Sonunda Kıbleyi Bulmak
Neyse, sonunda kıbleyi buldum! Hem de büyük bir zafer kazanmış gibi hissettim. Evet, tam olarak o an, kıbleyi bulmuş olmam bana, sanki hayatıma yön veren bir şeymiş gibi gelmişti. O kadar tuhaf bir his! Hani, düşünün bir yanda ciddi bir ortam var, bir yanda da kafanızda sürekli “Bakalım bu sorunun cevabını bulabilecek miyim?” diye düşünceler gidip geliyor. O an gerçekten huzurlu oldum. Artık namazımı kılabilirim, çünkü doğru yönde olduğuma emin oldum.
Düşünsenize, sadece küçük bir yön seçimiyle insan kendini bir yere konumlandırabiliyor. “Mescitte kıble ne tarafta?” sorusunun cevabını bulmak, sadece bir yön bulmak değil; aslında insanın içindeki arayışı da simgeliyor. Hani, işte o an o kadar basit bir soru birden seni ciddi şekilde düşündürüyor.
Kıbleye Ulaşmak: Yani… Hayatın Kendisi
Hep diyoruz ya, “Hayat bir yolculuk”. İşte, bu kıbleyi bulmak da biraz ona benziyor. Yani, bazen doğru yolu bulmak ne kadar zor olsa da, bulduğunda ferahlıyorsun. Sonuçta, kıbleyi bulmuş olmam, bana içsel bir rahatlık getirdi. Ama biraz da düşünüyorum: Hani, keşke her şeyin böyle kolay bir cevabı olsa, değil mi? “Kıble ne tarafta?” dediğinde bir GPS var ve sana hemen gösteriyor. Ama hayat öyle değil; bazı sorular zaman alıyor, bazılarını ise kendimiz bulmamız gerekiyor.
Geldiğim noktada şunu fark ettim: Bazen çok basit bir soru bile, düşündüğün şeyin büyüklüğüyle seni bambaşka bir yola sürükleyebilir. Mescitte kıble ne tarafta sorusu, bana hayatın yolculuğunun özünü hatırlattı. Her şey, arayış ve o arayışa ulaşan sonuca bağlı. Kim bilir, belki bir gün kıbleyi bulmuşken, başka bir şeyin peşine düşerim. Ama kesin olan bir şey var: Her zaman bir şey arıyoruz ve bulduğumuzda, bir şeyin doğru olduğunu bilmenin huzuru var.
Sonuç: Kıbleyi Bulduğumda Sonunda “Bir Yön” Bulmuştum
Evet, dostlarım, sonunda kıbleyi buldum. Ama bu macera sadece bir yön bulma meselesi değildi. İçimdeki sesler, “Yanlış yön seçtin, geri dön!” gibi şeyler de olsa, sonunda doğru yeri bulmanın verdiği huzuru yaşadım. “Mescitte kıble ne tarafta?” sorusu, bazen hayatta doğru soruları sormamız gerektiğini hatırlatıyor. O an gerçekten içsel bir rahatlama hissettim. Evet, doğru yönü bulmuş olmanın verdiği o zafer hissi, hiçbir şeyle ölçülmez.